12 Oct
12Oct


  • Bu sabah ne yediniz kahvaltıda? Peki ya dün sabah? Ondan önceki sabah?
  • Bugün işe hangi yoldan gittiniz? Peki ya dün? Ondan önceki gün?
  • En son ne zaman yeni bir yer gördünüz, yeni bir insanla tanıştınız, ya da daha önce hiç tatmadığınız bir yemeği yediniz?
  • Farklı insanlardan uzak mı durursunuz genellikle yoksa onları tanımak mı istersiniz? Ne kadar açıksınız farklılıklara? Çevrenizdeki herkesin sizin gibi görünmesi ya da davranması rahatlatır mı sizi?
  • Hep aynı tür dizileri, filmleri mi izliyorsunuz?
  • Hiç ilginizi çekmese de, sırf merak ettiğiniz için farklı türde bir müzik dinlediniz mi son zamanlarda?

Ne çok birbirine benzemeye başladı değil mi günlerimiz? Kendi dünyamızda hep aynı olduğumuz yetmiyor gibi, dış dünyada da aynıyız çoğu zaman; hatta aynı olmaya çalışıyoruz özellikle. Aynı zincir kafelerde, aynı zincir mağazalardan alınmış kıyafetlerle, aynı yiyecekleri yiyerek sosyalleşiyoruz. Aynı kitapları okuyoruz, aynı filmleri izliyoruz, aynı tatillere gidiyoruz. Birbirimizi takip ediyor, kopyalıyoruz. Farklılıklarımızdan korkuyoruz, olabildiğince farklı görünmemeye çalışıyoruz, dışlanma, kabul edilmeme korkusuyla. Bizimle aynı olmayanlardan uzak duruyoruz, kendi kapalı hayatlarımız içinde yaşayıp gidiyoruz kimseye görünmeden, dikkat çekmeden. Çünkü büyüdükçe, merak etmeyi, soru sormayı unutuyoruz. Farklılıklarımız için azarlandıkça, küçümsendikçe, horlandıkça, başkalarına benzemenin daha güvenli olduğuna inanmaya başlıyoruz. 

Ve giderek otomatikleşiyor hayatlarımız. Artık sadece rutinleri devam ettirmekle kalmıyor, mümkünse hiç düşünmeyelim diye akıllı telefonlara, uygulamalara teslim ediyoruz kendimizi. Teknoloji bizim için adımlarımızı saysın, su içmeyi hatırlatsın, gideceğimiz yere götürsün, hangi restoranda yiyeceğimizi söylesin istiyoruz. Korkuyoruz ara sokaklarda kaybolmaktan, yeni keşifler yapmaktan, başka hayatlar olduğunu görmekten ve kendimizle yüzleşmekten.  

Oysaki hepimiz eşsiz, biricik varlıklarız. Dünya üzerindeki insan sayısı kadar yaşam deneyimi var! Hepimizin kendine ait özellikleri, yetenekleri, hayalleri, istekleri var. Hepimizin hayatta bir duruşu, değerleri var. Kimimiz iyi resim yaparken kimimiz iyi konuşuyor, kimimiz güzel yazıyor, kimimiz hızlı koşuyor. Kimi uzaya çıkmayı düşlerken, kimi okyanusları keşfetmek istiyor. Ne kadar muhteşem değil mi bu çeşitlilik? Hepimiz aynı olduğumuzda dünya çok sıkıcı olmuyor mu sizce de?

Son yıllarda Mindfulness diye bir kavram girdi hayatımıza, kendi hayatımıza farklı bir pencereden bakmamızı sağlıyor. Bilinçli bir dikkatle ve tamamen tarafsız ve yargısız olarak, kendimizi, değerlerimizi, isteklerimizi, hayallerimizi, özelliklerimizi, sevdiklerimizi, sevmediklerimizi keşfetmemize yardımcı oluyor. Korkularımızla yüzleştiriyor bizi, kalıplarımızı kırıyor. Her yeni güne yeni bir heyecanla uyanmamız için motive ediyor ruhumuzu. Çöplerden arındırıyor hayatlarımızı, yeni ve güzel olana yer açıyor. Dinginleştiriyor, sakinleştiriyor, koşmadan, huzur içinde, fakat emin ve istikrarlı adımlarla yürümemizi sağlıyor hedeflerimize. Kendimiz için, kendi istediğimiz hayatı tasarlamanın ve kendimizi gerçekleştirmenin anahtarını sunuyor. Bizi konfor alanlarımızdan çıkarıp yeni deneyimler edinmeye teşvik ediyor. 

Mindfulness, bilinçli bir dikkat ile içinde bulunduğumuz ana odaklanmak demek. Yani, anı kaçırmamak, etki edebileceğimiz, harekete geçebileceğimiz her anı değerlendirmek, anda olan biteni, kendimizi, duygularımızı ve çevremizi fark etmek, kendimizi ilişkiler içinde tanımak demek. Hayatın her anını bilerek, farkında olarak, kendi seçimlerimizle yaşamak demek. Hayatımızın sorumluluğunu almak, bir yetişkin olmak demek.  

Ben mindfulness ile tanıştığımda, çoktan bazı prensiplerini hayatımda uygulamaya başlamış olduğumu fark ettim. Çünkü ihtiyaç duyuyordum. Anda olmanın kıymetini biliyordum en azından. Hayatım boyunca merak eden, öğrenmeye aç bir insan olarak, karşıma çıkan fırsatları genel olarak iyi değerlendirdiğimi düşünüyorum. Ne var ki mindfulness ile tanıştıktan sonra, eksik olan bazı parçalar da yerine oturdu. Sürekli içine düştüğüm olumsuzlukları, hayatımda sürekli tekrarlanan durumları yargısız ve tarafsız bir gözle izlemeye başladığımda çok daha keyifli bir hale geldi hayat yolculuğum. Kayıp parçalarımı buldum tek tek, yerlerine koydum. Kendimi tüm zayıflıklarım ve hatalarımla gördüm ve kabul ettim. Geçmişimle barıştım. Kendimi, kendimden aldığım güçle yeniden yarattım. 

Yıllar boyu çeşitli eğitimlerle aldığım ve içselleştirdiğim, kendi deneyimlerimle zenginleştirdiğim, derinleştirdiğim bilgileri, sizlerle, www.gelisimenstitusu.com’da, ömür boyu erişim imkanına sahip olacağınız, istediğiniz zaman, istediğiniz yerden izleyebileceğiniz, videolu online Mindfulness eğitimimde paylaşıyorum. 5 modülden oluşan bu kapsamlı eğitimde, kendinizi tanımakla işe başlayacak, nasıl mindful olabileceğinizi öğrenecek, ilişkilerinizi yeniden gözden geçirecek, geçmişinizle barışacak, meditasyonu nasıl ve ne kadar hayatınıza dahil edebileceğinizin ipuçlarını bulacaksınız. 

Siz de hayatınızda sihirli bir değnek arıyor ve artık bir şeyleri değiştirmek istiyorsanız, hemen bugün harekete geçin ve kendiniz için bir şey yapın. Çünkü o aradığınız sihirli değnek sizsiniz! Anda olmayı, anı fark etmeyi öğrenmek çok önemli. Alınan her nefesin yaşamın ta kendisi olduğunu idrak etmek ise en büyük zenginlik. 

Unutmayın, siz yaşadığınız her anın farkında olduğunuzda ve kendi seçimlerinizle yaşadığınızda, hayat aslında çok kolay !   

Tijen ÖZER 

Yorumlar
* Bu e-posta internet sitesinde yayınlanmayacaktır.